-
1 karşı çıkmak
-
2 karşı çıkmak
каршы чыгу -
3 karşı çıkmak
v. object, protest, resist, protest against, go against, object to, antagonize, argue against smth., contravene, go counter to, run counter to, deprecate, disaffirm, except, face, interpose, mind, oppose, set against, traverse* * *1. object to 2. oppose -
4 karşı çıkmak
li dijî derketin -
5 karşı çıkmak
пэгъокIэу къэкIон, пэуцужьын -
6 karşı çıkmak
to oppose, to object, to protest, to frown on/upon sth, to come out against sth -
7 karşı
1. adj und subst gegenüberliegend; (die) gegenüberliegende Seite; Gegen- (Partei); gegensätzlich (Meinung);karşı akın Gegenangriff m;karşı öneri Gegenvorschlag m;karşı taraf Gegenseite f; gegenüberliegende Seite;karşı tarafa geçmek die Straße überqueren;karşı yatak TECH Strebepfeiler m2. adv -e karşı çıkmak jemandem entgegengehen; widersprechen D;-e karşı durmak widerstehen D; gegen jemanden auftreten;-e karşı gelmek sich jemandem widersetzen;karşı karşıya einander ( oder sich) gegenüber, Auge in Auge;karşı karşıya gelmek plötzlich einander gegenüberstehen;-e karşı koymak gegen jemanden auftreten;-e karşı olmak gegen jemanden (oder etwas) sein;buna karşıyım ich bin dagegen;karşıdan karşıya von einem Ende zum anderen, quer über …; querdurch; still und leise;-i karşısına almak jemandem nicht beipflichten können;karşısındaki Gesprächspartner m3. postp -e karşı gegen A, gegenüber D; zu D; für A; auf … A hinaus;-in karşısına gegenüber A; auf … A zu;-in karşısında gegenüber D (z.B. dem Haus); fig angesichts G;-in karşısından von … gegenüber;sabaha karşı gegen Morgen;biz bahçeye karşı otururuz wir wohnen auf den Garten hinaus;karşıımızda bir bay oturuyordu uns gegenüber saß ein Herr;ona karşı sempatim var ich habe Sympathie für sie, sie ist mir sympathisch -
8 çıkmak
1. (-den) (hervor)kommen (aus D); stammen (aus D); Käfer usw kriechen (aus D); Arbeit, Stellung aufgeben, ausscheiden (aus D); Büro, Haus verlassen, kommen (aus D); Geld ausgeben müssen, verbrauchen; sich lossagen (von einer Religion); Schule, Klasse absolvieren, abschließen;bundan ne çıkar? was wäre schon dabei?; was ergibt sich daraus?2. v/i ausgehen; Ausschlag sich bilden; Bart sprießen; Befehl ergehen; Brand, Krieg ausbrechen; Buch, Zeitung erscheinen, herauskommen; Einband abgehen; Fett gewonnen werden (-den aus D); Fleck herausgehen; Flugzeug aufsteigen; Gesagtes sich bewahrheiten, sich erfüllen; Geschwür aufgehen; Gesetz herauskommen; Gestirn aufgehen; Kleid gehen (aus einem Stoff); Laub herauskommen; Preis (an)steigen; Saat sprießen; Schuh gehen (vom Fuß); Ware auf den Markt kommen; Wort entfallen (-den); Zahl abgehen (-den von D); Zeit, Monat vergehen; auf die Toilette gehen, austreten; sich erweisen als, sich herausstellen als;bu iş çıkmadı die Sache hat nicht geklappt;çocuğun kolu çıktı das Kind hat sich den Arm ausgerenkt3. (-e) Treppe hinaufgehen; (-den –e) ziehen (aus D in A); (-e) sich auf den Weg machen; steigen auf einen Berg, besteigen (A); fahren, gehen an den Bosporus; landen (in D; an D); sich jemandem zeigen; auftauchen ( önüne vor jemandem); erscheinen (vor D, z.B. Gericht); Geld kosten; gelangen zu einer Stellung; jemandem gleichkommen; Los jemandem zufallen; Tür, Fenster gehen (auf A); THEA eine Rolle spielen; Weg führen (nach D);geziye çıkmak auf Reisen gehen;karaya çıkmak an Land gehen;-e karşı çıkmak fig auftreten (gegen A);müdüre çıkmak sich beim Direktor melden;turneye çıkmak auf Tournee gehen4. ohne Suffix: Betrag noch dazulegen; (-i) Geld rausrücken -
9 karşı
про́тив* * *1.противополо́жная сторона́karşıdan bir araba geliyordu — с противополо́жной стороны́ е́хала кака́я-то маши́на
karşıya geçmek — перейти́ на противополо́жную сто́рону
2.karşıda oturuyor — он живёт напро́тив
1) противополо́жныйkarşı mahalle — кварта́л, располо́женный напро́тив
karşı taraf — противополо́жная сторона́
2) несхо́дный, противоре́чащий [друго́му]karşı dava — юр. встре́чный иск
karşı parti — оппозицио́нная па́ртия
karşı takım — спорт. кома́нда-проти́вник
3. -ekarşı teklif — встре́чное предложе́ние, контрпредложе́ние
1) про́тив, напро́тив кого-чего; пе́ред кем-чемparka karşı oturmak — жить напро́тив па́рка
buna karşı — про́тив э́того
gripe karşı ilâç — лека́рство про́тив гри́ппа
2) по отноше́нию к кому-чему, относи́тельно кого-чегоsize karşı söz — а) выска́зывание про́тив вас; б) относи́тельно вас
ona karşı sempatim var — у меня́ к нему́ симпа́тия
3) под, к... ( о времени)akşama karşı — под ве́чер, к ве́черу
tren sabaha karşı istasyona geldi — к утру́ по́езд при́был на ста́нцию
••- karşı durmak
- karşı sına geçmek
- karşı gelmek
- karşı koymak
- karşı olmak
- kim karşı? -
10 karşı
"1. the place opposite. 2. facing, opposite. 3. opposing. 4. counter-, anti-. 5. /a/ facing, in the direction of, toward. 6. /a/ in return for. 7. /a/ in response to. 8. /a/ toward, to, for. 9. /a/ against, contrary to. 10. /a/ against, as a cure for, as a countermeasure to. -dan bakmak /a/ to look on idly. - çıkış objection, protest. - çıkmak /a/ 1. to oppose. 2. to object (to). 3. to go to meet (someone). -sına çıkmak /ın/ 1. to appear suddenly in front of (one). 2. to oppose. - dava counterclaim. -sına dikilmek /ın/ 1. to stand facing (someone). 2. to oppose. - duran opponent. - durmak /a/ to resist, oppose. -ya geçmek to cross over to the other side. - gelme defiance. - gelmek /a/ to defy; to oppose openly. - gerilla counterguerrilla. - gitmek /a/ to go to meet (someone). - görüşlü 1. opposed, opposing. 2. opponent. - hücum counterattack. - hücuma geçmek to counterattack. - itham countercharge. - ithamda bulunmak to countercharge. - karşıya face to face. -dan karşıya from one side to another, across. - koyma resistance. - koymak /a/ to oppose, resist, make a stand (against). - olmak /a/ to be against. -sında olmak /ın/ to oppose. - oy opposing vote, negative vote. - reform counterreformation. - rüzgâr adverse wind. - taarruz counteroffensive. - taarruza geçmek to start a counteroffensive. - takım opposing team. - taraf opposite side. - teklif 1. counterproposal. 2. counteroffer. - yaka the opposite shore, the other side. " -
11 protesteren
karşı çıkmak [-ar] v -
12 argue against
karsi çikmak -
13 come out against
karsi çikmak -
14 set one's face against
karsi çikmak -
15 set against
karşı koymak, karşı çıkmak, karşı olmak, karşı kışkırtmak, birbirine düşürmek, saldırtmak, kıyaslamak, karşılaştırmak -
16 set against
karşı koymak, karşı çıkmak, karşı olmak, karşı kışkırtmak, birbirine düşürmek, saldırtmak, kıyaslamak, karşılaştırmak -
17 contravene
karsi gelmek, aykiri davranmak, ihlal etmek, çignemek; karsi çikmak, reddetmek; uyusmamak, çatismak -
18 oppose
karsi koymak, karsi çikmak -
19 run counter to
karşı çıkmak, muhalefet etmek -
20 run counter to
karşı çıkmak, muhalefet etmek
См. также в других словарях:
karşı çıkmak — 1) dışarıdan gelenleri karşılamaya gitmek Edirne nin üç şerefelisi de kandillerden kaftanı ile ona karşı çıkmış. R. E. Ünaydın 2) bir düşünceye katılmamak, cephe almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
karşı — is. 1) Bir şeyin, bir yerin, bir kimsenin, esas tutulan yüzünün ilerisi Karşımdaki kitap rafında eserlerim sırayla duruyor. H. E. Adıvar 2) Yol, deniz, ırmak vb.nin öbür kıyısı veya yanı Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortaya çıkmak — 1) yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek ... yani tam muhalefetin istediği gibi bir kabine buhranı ortaya çıkmıştı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) biri kendini göstermek Lanet filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah a ve kullara karşı hezeyan eden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
önüne çıkmak — 1) rastlaşmak, karşılaşmak, karşısına çıkmak 2) mec. ilk defa görmek, yüz yüze gelmek Kim olursa olsun önüme çıkanla yeniden evleneceğim. S. F. Abasıyanık 3) yolunu kesmek için birdenbire karşı durmak Kasabaya kömür indiren dağ köylülerinin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
baskın çıkmak (veya gelmek) — karşılaştırma konusu olan kimseyi geçmek, ona karşı üstünlüğünü göstermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
arka çıkmak — bir kimseyi başkalarına karşı korumak, kayırmak Annesi arka çıktı da çocuğu dayaktan kurtardı … Çağatay Osmanlı Sözlük
dağa çıkmak — 1) eşkıyalık etmek 2) hükûmete karşı gelmek için dağlara çekilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
başına çıkmak — (birinin) birinden yüz bulup ona karşı pek şımarıkça davranmak Hizmetçi kadınlarla içli dışlı olmamak, onlara mesafeli davranmak gerekirdi, yoksa başınıza çıkarlardı. T. Uyar … Çağatay Osmanlı Sözlük
muhalefet etmek — karşı davranışta bulunmak, karşı çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
vaziyet almak — 1) belli bir durum veya davranış biçimini benimsemek, tavır almak, tavır takınmak İşgalden sonra Rumların bize karşı nasıl bir vaziyet aldıklarını da pekâlâ biliyorduk. Y. K. Karaosmanoğlu 2) karşı çıkmak … Çağatay Osmanlı Sözlük